Sakallı Celal, insanları giydikleri kıyafetlere, yaşadıkları yerlere, eski ve yıpranmış görünümlerine göre yargılamanın yanlış olduğunu gösteren en güzel örnektir.

Sakallı Celal, Osmanlı ordusundaki yiğitliği ile tanınan Amiral Hüseyin Hyusnu Paşa’nın ailesinde 1886 yılında İstanbul’da doğdu. Mahmut Celal, kitaplara ve okumaya küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı. 10 yaşında eğitim için Galatasaray Lisesi’ne girdi ve 1907’de mezun oldu.

Mezun olduktan sonra annesinin isteği üzerine siyaset bilimi okumak için Fransa’nın Paris kentine gitti. Burada bir yıl siyaset bilimi okudu ama bir yıl sonra okulu bıraktı. Çünkü o bir politikacı değil, makine mühendisi olmak istiyordu. Ancak annesini bu durumu kabul etmeye zorlayamadı ve annesinin tavrına karşılık olarak annesini protesto etmek için kendince sakal bıraktı. Bu sakallı durumundan dolayı adı Sakallı Celal olmuştur. Daha sonra bu sakallı halinin tadını çıkarmış olmalı ki, ömrünün sonuna kadar sakallı olarak hayatını sürdürmüştür.

Sakallı Celal, Paris’ten döner dönmez Galatasaray Lisesi’ne giderek hem öğretmeni hem de müdürü olan Tevfik Fikret’ten iş istemiş ve 1908 yılında okulda küçük sınıflarda öğretmen yardımcısı olarak göreve başlamıştır.

1909’da İstanbul’daki ayaklanmaları bastırmak için kardeşiyle birlikte Mustafa Kemal’in genelkurmay başkanı olduğu orduya katıldı ve ardından mesleğine döndü. Ancak bu kez nedense Galatasaray Lisesi’nden ayrılarak Üsküp’e gitmiş ve burada bir süre kaldıktan sonra İstanbul’a dönerek oradan da 4 yıl öğretmenlik yaptığı Kastamonu’ya giderek burada öğretmenlik yapmaya başlamıştır. mesleğini burada icra ediyor.

1915 yılında 29 yaşında İstanbul’a dönerek Galatasaray Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak göreve başladı. Ancak babasının öldüğünü öğrenince İstanbul’a döndü. Öğrencileri, tüm öğrencileri tarafından sevilen bir öğretmen olduğu için vefatına çok üzüldü. Parayı hiç umursamadı. Öğrencilerine paraya ihtiyaçları olduğunda istedikleri zaman ceket cebinden çıkarabileceklerini söylemiş, öğrencilerine her zaman sevgiyle yaklaşmış ve onlara elinden geldiğince yardım etmiştir.

Babasının ölümünden bir süre sonra tekrar çalışmak üzere Ankara Sultanisi’ne döndü. Ancak o dönemde Ankara’da Meclis açılınca Sakallı Celal, okulda öğretmen olarak çalışacak kişilere ihtiyacı olduğunu ve bu yıl 12. sınıfa ek olarak 11. ve 10. sınıfları da bitirmesini istedi, Sakallı Celal bu teklifi geri çevirdi. istemek ve öğretmenliği bırakmak. Aydın’a giderek orada çalışmaya başladı ve bir incir fabrikasında işçi oldu. Bir süre sonra çalışırken araba çarpması sonucu sağ işaret parmağını kaybetmiş, bir süre sonra da elinden nasır almak için ameliyat olmak üzere İzmir’e gitmiştir.

Ameliyat sırasında anestezinin etkisi geçince hastaneyi toplayan Celal bu olaya çok üzülerek teyzesiyle Ankara’ya gitti, kısa bir süre orada yaşadı, ardından İstanbul’a döndü. Gün boyu İstanbul sokaklarında, kitapçılarda dolaşmaya başladı. Sakallı Celal, İstanbul’da kafasına pek aldırış etmeyen, dağınık gür kıvırcık saçları ve ilginç bir kişiliğiyle ünlenip sevildi. Sakallı Celal, İstanbul sokaklarında hep elinde bir gazeteyle dolaşırdı.

Sakallı Celal bir gün sokakta yürürken kendisini çok seven eski öğrencisi Kazım Taşkent ile tanışır. Kazım Taşkent o dönemde Yapı Kredi Bankası’nın en üst düzey yetkilisiydi. Kazım Taşkent çok sevdiği öğretmeni için bir şeyler yapmak ister ve dairesinden apartmanda kalması için Sakallı Celal’e verir. Ayrıca her ay Celal Bey’in hesabına belli bir miktar para gönderiyor. Celal Bey bu apartmanda on yıl kira ödemeden yaşadı ama gönderilen paranın bir kuruşuna dokunmadı.

1934’te Soyadı Kanunu’nun çıkmasıyla Sakallı Celal, soyadının tek olması gerektiğine karar verdi. Ancak soyadının aksine Yusuf Ziya Ortaç, Ali Sami Yen, Ahmet Haşim, Haldun Taner, Orhan Veli gibi isimlerin de aralarında bulunduğu birçok arkadaşı yalnız değildi. Sakallı Celal yalnız değildi ama yalnız olmayı seviyordu.

Celal Yalnız, 1950’li yılların sonunda Aydın okulunun müdürü olan Münevver Hanım ile tanışmış ve kendisine iş teklifi ve okulda bir oda almıştır. Hayatının son günlerini bu okulda geçiren Celal Bey, 1962 yılında 75 yaşında vefat etmiştir.

yalnız celal

Celal Yalnız yazılı bir eser bırakmadı ama bugün insanların bildiği kelimelerin çoğuna hâlâ sahip. Bu kelimelerden bazıları;

– Bu ülkede ilgililer cahil, bilenler ilgisiz.

-Böyle cehalet ancak eğitimle olur.

Bir kızın temiz traşlı bir erkeği yakışıklı bulması üzücü.

Tanzimat ilan ettik, bu olmadı, meşrutiyet ilan ettik. Cumhuriyeti ilan ettik, keşke biraz ciddiyet ilan edebilseydik.

– Türkiye’deki aydınlar, doğuya giden bir geminin güvertesinde batıya koşarak batılılaştıklarını sanıyorlar.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here